nişan almak.
to aim a gun/a pistol at someone: birisine silahla/tabanca ile nişan almak.
the target to aim at: nişan alınan hedef.
amaçlamak, hedef tutmak, istihdaf etmek.
aim at/to: hedef/gaye/amaç edinmek, gayret etmek, çalışmak.
He aims to please: Hoşa gitmeye
çalışıyor. We aim at saving something every month: Her ay biraz artırmaya/tasarrufa gayret ediyoruz.
amaç, hedef.
to miss one's aim: hedefine isabet ettirememek.
maksat, niyet, gaye, emel.
His aim is to be an engineer: Gayesi bir mühendis olmaktır.
I don't understand what his aim in life may be: Hayatta gayesi nedir, anlamıyorum.
bir şeye nişan almak (ateş etmek
Fiil
bakanlık peşinde olmak
Fiil
bir şeyi amaç edinmek
Fiil
bir müşterinin ihtiyaçlarını karşılamak
Fiil
kasdetmek, maksadı/gayesi … olmak.
What are you aiming at? Maksadınız nedir?
niyetlenmek, arzu etmek.
I aim to visit you tomorrow.
hedefine isabet ettirememek
Fiil
hedefin ötesine geçmek
Fiil
nişan almak.
to take aim and fire: nişan alıp ateş etmek.
hedefimiz gelecek yıl içerisinde % 3'lük büyüme gerçekleştirmektir